19/04/2024
Hayır!
Küreselleştirilme neticesinde dünyanın adeta küçük bir köye dönüşmesi, dünyanın az sayıda kişi tarafından kontrol edilmesi, iletişim araçlarının geldiği nokta itibarıyla tüm insanların neredeyse aynı gündemle meşgul olması, Instagram, Twitter X’in vs. bir nevi köy çeşmesi oluşu gibi konuları irdeleyecek değilim. Konumuz basit: Yerel Seçimler.
Evet!
Dünya köyü muhtar adaylığımı açıklıyorum. Yani öyle birden tepeden inmek istemezdim. Hele sen önce kendi mahalleni, şehrini, ne bileyim ülkeni yönet sonra vakit bulursan dünyayı da yönetirsin dendiğini duyar gibiyim. Zaten şu aralar sürekli gaipten sesler duyuyorum: Falancaya sevgi seli! Filanca, esnafla buluştu! Bilmem kim şurada coşkuyla karşılandı. Bir lider doğuyor! Badıllı Mahallesi Muhtar Adayı Fevzi Güllübudak Miraç Kandilinizi kutlar! Çotanak Belde Belediye Başkan Adayı Sami Kayadibi iyi günler diler! (Sebep?) Ancak biz yaparız! Biz çözeriz! Hizmet bizim işimiz! İçinizden biri... (Buna parantez açmak istiyorum. İçimizden biri olduğunu fark edenler neden tepemize çıkmak istiyorlar ki?) Yani yukarıda saydıklarım “gaipten” olmayabilir. Belki de reklam panolarından, haber sitelerinden, tv reklamlarından, köprüden sarkıtılmış pankarttan beynimize beynimize çakılan cümleler kafamda yankılanıp duruyor olabilir.
Dünya köyüne muhtar olma isteğim bu kadronun boş olduğunu düşünmemden. Yoksa ben kendi mahallemdeki muhtar adaylarıyla bile rekabet edemem. Bende lider kumaşı yok. Kumaş demişken takım elbise giymeyi sevmediğimden baştan kaybediyorum zaten. İkincisi kalabalıklara hitap etme yeteneğinden de mahrumum. (Hayır ben de bunu anlamıyorum arkadaş! İlkokuldayken konuşanları tahtaya yazıyorlardı, büyüdük, o kişileri müdür, muhtar, başkan yapıyorlar. Sen çok iyi konuşuyorsun gel bizi yönet...) Üçüncü olarak kaybettiğim nokta girişken olmayışım. Ve fakat bizim millet tabiri caizse en yırtık kimseleri iş bitirici olarak gördüğünden onları sivriltip idareci yapıyor. Böyle olunca da “Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter.” sözü bizde “Bütün milleti uyutmaya bir tek uyanık yeter.” şeklinde tebarüz ediyor.
Yalan söyleme konusuna girmiyorum bile. Projeler, hedefler, vizyonlar havada uçuşuyor. Tüm adaylar projeleriyle geliyor. (Destekli sallıyoruz, demek istiyorlar.) Belediye başkan adaylarını anlıyorum da Baştoklu Mahallesi Muhtar Adayı Nazif abi bile projeleriyle geliyor. (Kime yaptırdın abi bu çizimleri, epey havalı olmuş.) Kadın adaylar da hep “Kadın eli değecek.” diyorlar. Sanki şehrin tozunu alacak, dip bucak bahar temizliği yapacaklar. (Abi onların bile çoğu takım elbiseyle geziyor seçim çalışmalarında. Ne takım elbiseymiş!)
Peki bi şey soracağım, bu hizmet aşıkları uzaydan mı indi? Tabii ki hayır. Dedik ya, onlar içimizden biri. Bangladeş Cemaat-i İslam Lideri Gulam Azam, Müslüman Lider Nasıl Olmalı? adlı kitabında şöyle diyor: “Siyasetçilerinden daha ahlâklı bir toplum hayâl edemeyiz.” Çok acıklı bir söz değil mi? Bizi yönetenler kötüyse biz onlardan daha kötüyüz anlamı çıkıyor buradan. İmam Gazali de şöyle diyor: “Sultanların bozulması yüzünden halk bozuldu. Sultanlar da âlimlerin bozulması yüzünden bozuldular. Âlimler ve kadılar kötü olmasaydı sultanlar onların muhalefetinden korkacak ve bozulmaları az olacaktı.” Suçluyu bulduk: Alimler, hâkimler dediyseniz yine ıskaladınız çünkü onlar da bizim içimizden çıkıyor. Kaçış yok, hepimiz işe kendimizi düzeltmekle başlayacağız. Bu meseleyle ilgili olarak Rad 11 ve Enfal 53 incelenebilir.
Baş ol da istersen soğan başı ol, atasözünün gazına gelen aday adaylarına bir çift lafım var: Aile efradınızın sorumluluklarının hesabını verebileceğinizi düşünüyorsanız muhtar adayı olun, Mahallenizin vebalini üstlenebileceğinize inanıyorsanız belediye başkan adayı olun, şehrinizin hesabını verebileceğinizi düşünüyorsanız ülkeyi yönetmeye talip olun. Bu meseleyle ilgili olarak ülkedeki bütün makam koltuklarının alev desenli tasarlanmasını öneriyorum. Ki insanlar, o koltukların imkân ve fırsat değil imtihan olduğunu hatırda tutsunlar.
Son olarak, milletin refah ve saadeti için fazileti esas alan millî bir nizam kurulmadan, selamete ulaşamayacağımız da bir gerçektir. Değilse biz güya şehirlerimizi imar edecek kişileri seçerken şu an Gazze’nin, Filistin’in olduğu gibi İslâm dünyasının yerle bir edilişini seyretmekle yetiniriz.
Bu kadar şey yazıp dünya muhtarlığına aday olmak da ne bileyim? Ama benim mazeretim var: Yazdıklarım beni bağlamaz ;)
Not: Genç İstikbâl Dergisinin Mart 2024 tarihli sayısında yayımlanmıştır.