Mahmut Toptaş hoca uzun yıllardır Millî Gazete'de yazıyor. Yazılarında iyimser bir bakış açısı göze çarpan Toptaş, umudu elden bırakmamayı öğütlüyor çoğunlukla. Müslümanlar olarak kaybettiğimizi, yenildiğimizi düşündüğümüz, olumsuzlukların bizi neredeyse esir aldığı şu günlerde Mahmut Toptaş'ı okumak sizi bilmem ama bana güç veriyor. Anadolu irfanının yaşayan örneklerinden olan Toptaş hocamızın son yazılarından dikkatimizi çeken bazı bölümleri alıntıladık. ***Hizmet ehli insanlarımıza bakarken, onları anlatırken doğru, ihlâslı, güzel, faydalı, olanları anlatarak aramızdaki kırgınlıkları kaldırırsak, ayrı ve aykırılıklarımız farkında olmadan yok olup gider.Dut yaprağı, kavak yaprağı, çam yaprağı ve bütün yapraklar, dalda ayrı ayrı renkte görünürler de toprakta tek renk olurlar.
Bizler de uygulamalarımızda ayrı renkte olsak da uyduğumuz yolun rengi tek olmalı. O da Rabbimizin Bakara süresinin 138’inci ayetinde haber verildiği gibi “Sıbğat’ellah/Allah’ın boyası” olmalı.***Hattab oğlu Ömer, Sevgili Peygamberimizi öldürmek için elinde yalın kılıcıyla geldi ve Müslüman olarak döndü.
Süraka bin Cu’şum, âlemlere rahmet olan peygamberin başını kesip yüz develik ödüle sahip olmak için onu hicret yolunda izledi ve sonunda onu tanıyınca Müslüman oldu.
O peygamberin ümmeti olduğumuzu söyleyen bizler, kendimize soralım, bizi gördükten ve tanıdıktan sonra Müslümanlarla ilgili kötü kanaatlerini hiç düzelten oldu mu?
***Başkanın yardımcısına sordum, “Bu adamın en sevdiği kişi kim” dedim.
Yardımcı, Ankara bürokrasisini özetleyen bir cümleyle cevap verdi, “Bürokratların sevdiği yoktur, korktuğu vardır.”
***İki yüz yıldır, İslam dininden bizi uzaklaştırmak için her türlü planı uygulayanlar, ibadetlerimizden bizi uzaklaştırsalar da imanımızdan uzaklaştıramamışlar. Bir örnek vermeden önce size sorayım, Almanya’nın Berlin kentinde bin metrekarelik bir arsa üzerine tek katlı bir binayı arsa dahil kaç liraya yapabilirsiniz?Tahmin ettiğiniz rakamı beş bin ile çarpınız.
İşte kadar milyar Euro’yu vererek Avrupa’nın bağrında beş bin cami yapanlar, ameli eksik imanı tam insanlarımızdır.
Gavurun silahına, parasına ve askerine bakarak ümitsiz olmak, üzülmek yok.
“Ölüyoruz, gidiyoruz, bitiyoruz…” gibi lafü güzaflar, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların ürettiği yok etme fısıltılarıdır.
Rabbimiz buyurur:
“Fısıltı ancak şeytandandır. İman edenleri üzmek içindir. Halbuki Allah’ın izni olmadan onlara hiçbir zarar veremezler. Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler.” (Mücadele 58/10)
***Nisa Sûresi’nin 34’üncü ayetinde, önce nasihat edilen, sonra üç gün yatakta ayrı kalınarak yaptığı isyan, hırçınlık, kabalık edip aileyi dağıtmaya, ocağı söndürmeye çalışan kadını uyarmak ve aile bağlarını çözdürmemek için son çare olarak vücudunda iz bırakmayacak şekilde, yüzüne vurmamak kaydıyla dövülmesini tavsiye eden ayete aykırı olarak değerli eşini hastanelik edinceye kadar dövenler, o ayeti bize tebliğ eden Sevgili Peygamberimizin, eşlerine en kızdığı zamanda 29 gün evinde ayrı yaşamayı tercih ettiği halde, hiçbirine bir tokat vurmadığını, dört halife Hazreti Ebubekir, Ömer, Osman, Ali (Allah hepsinden razı olsun) bunların hepsi bu ayeti bizden çok iyi bildikleri halde eşlerine tokat vurdukları görülmemiş, duyulmamıştır.
Zülfünün bir teli, dünyanın bütün altınına, pırlantasına, petrolüne, lirasına, dolarına, Euro’suna… Ağır basan eşinizi, kırmamaya dikkat ederseniz, dövmeye mazeretiniz veya mecburiyetiniz olmaz.
***Yal ile, yanında duranlar, yal bitince yal vereni yerler.
Tarihin her döneminde böyle olduğu gibi, son on beş yılda yalla yakınlaştırılanlar yal verene saldırdılar.
Para, servet, ekonomik güce güvenmek, İslam öncesi kâfirlerin mantığıdır.
***Yahudiler, bozma, dağıtma, zehirleme, öldürücü silahlar üretme sonunda elde ettikleri dolarları füze işlemez evlerde, lokantalarda, kafelerde yerken her an bir füzenin küçücük camlardan yatak odasına, tuvalete, salona düşeceği korkusuyla yaşamaya devam ediyorlar.Çalıp çırparak, kasanı milyar dolarlarla doldurduğunu, malını çaldıklarının her birinin senin peşine düştüğünü, sen de Amerikalı kovboy CIA’cılardan bir alay güvenlikçi tuttuğunu düşün ve evinde ağız tadıyla nasıl yemek yiyeceğini hayal et.
Batı’nın çizdiği yolda, Batılıların silahlarıyla, batılıların uygun gördüğü yerde ülke vaat edilen bazı Kürt kardeşlerimiz de Yahudiler gibi ırka dayalı bir devlet hayaliyle Molla Mustafa Barzani hareketinden beri yüz yıldır dağların inlerinde yaşamaya kendilerini mahkûm ettiler.
***
Fakir kardeşine “içki içiyor” diye zekâtını vermeyenler ve onun kardeşine olan kinini İslam’a çevirenler var.
Kur’an-ı Kerim’imizde yardımların, yakınlarımızdan başlamasını ister.
Can taşıyan herkese iyilik yaparak kötülüklerden uzaklaştırabiliriz.